Cinsel terapi; cinsel işlev bozukluklarının ortadan kaldırılarak sağlıklı cinsellik yaşanması amacıyla sorun yaşayan bireylere ve çiftlere uygulanan psikoterapi yaklaşımıdır.
Kişilerin cinsel yaşantıları yaşadığı kültürden, bedensel değişikliklerden, psikolojik dünyasındaki travmatik deneyimlerden ve sosyal koşullardan etkilenir.
Cinsellik sadece cinsel organlar arasındaki bir temas değildir. Kişinin kültürel birikimleri ve yaşantılara dayalı deneyimler cinsel işlev üzerinde etkili olur. Bazen yanlış inanışlar beklentileri etkiler ve kişilerin cinsel sağlığı üzerinde olumsuzluklar yaratır.
Cinsel terapide; terapist çiftler ve bireyler üzerinde çalışarak sorunun iyileştirilmesi sürecinde birlikte yol alırlar.
Cinsel sorun tıbbi veya biyolojik bir nedene bağlı ise, ilaç tedavisi düşünülmek zorundadır. Bu tedaviyi ürologlar, kadın hastalıkları ve doğum uzmanları bazen de psikiyatrik müdahale için psikiyatristler yapar.
Eğer cinsel sorun psikolojik etmenlerle ilişkili ise veya tıbbi bir nedene bağlı olarak gelişmiş ise cinsel terapi uygulanması sorunun ortadan kaldırılmasına yardımcı olur.
Cinsel sorunlar arasında; vajinismus, ağrılı cinsel ilişki, erken boşalma, geç boşalma, cinsel isteksizlik, erkeklerin sertleşme ve kadınların uyarılma ve orgazm bozuklukları sayılabilir.
Tedavi süresi kişinin psikolojik durumundan bağımsız değildir.
Psikoterapi bireysel anlamda; iki kişi arasında (psikoterapist ve danışan) danışanın terapi ortamına getirdiği probleme birlikte bakma ve yaşamında koyduğu değişim hedefleri doğrultusunda birlikte yürüme sürecidir.
Psikoterapist kendisine başvuran kişiyle birlikte, çözümlenmesi gereken bir problemle karşı karşıyadır. Bu kişiye ilişkin bilgileri elde eder, onun acısını dindirme, bedensel-psikolojik-zihinsel-toplumsal bütünlüğünü ve uyumunu arttırma yönünde birlikte adımlar atmasını sağlar.
Bu konuda ilk görüşme psikoterapinin ilk basamağıdır. Terapist; danışan odasına geldiği andan itibaren sözlü ve sözdışı mesajlarını takip eder. Danışanın hikayesini çözer.
Terapistte ilk görüşmede kısa olsa da kendisini tanıtır. Bilgi formu üzerinden danışana, ailesine, işine, medeni durumuna ve aile fertlerine ait bilgileri alır. Danışandan problemini kısa olarak tanımlamasını ister. Psikolojik ve fiziksel sağlık durumu ile ilgili bilgileri tamamlar.
Bilgilerin tamamlanmasını müteakip, psikoterapist geliş sebebi, bugün niye geldiği ve terapiden beklentileri konusunda danışandan bilgi alır.
Devam eden seanslarda danışanla birlikte terapotik hedefleri gerçekleştirmek için bir yolculuk yapar.
Bilişsel-davranışçı terapi; danışanın terapi ortamına getirdiği probleme, davranışları ve ara değişken olarak kabul edebileceğimiz yaşananlara verilen anlam üzerinden bakma sürecidir.
Davranışçı yaklaşımda; davranışların öğrenmeye dayanan süreçler olduğu; sosyal öğrenmeler, keşifler, model alma ve şartlanmalar ile kazanıldığı düşünülür. Kazanılan davranışların istendik olanlarının sıklığının arttırılması, istendik olmayanların ise sıklığının azaltılması amaçlanır.
Bilişsel bakış açısında ise; davranışların, duyguların ve bedenimizde yaşanan fizyolojik süreçlerin temelinde hayata bakış açısının yattığı düşünülür.
Olaylara verilen anlam; duyguları ve davranışları belirler ve bedende fizyolojik değişimlere yol açar.
Kişinin erken çocukluk döneminden itibaren yaşantılarına bağlı olarak geliştirdiği bilişsel şemaları vardır. Bunlar kendine, dünyaya, geleceğe, olaylar ve durumlara aittir.
Bu şemalardan yararlanılarak yaşanan olaylar değerlendirilir ve otomatik düşünceler üretilir. Bilişsel davranışçı terapide bu değerlendirmelerde olan hatalar belirlenerek alternatif düşünceler ile duyguların, bedensel tepkilerimizin ve davranışlarımızın değişebilmesi sağlanır.